Üvey anne-baba olmak..

            Ne soğuk bir kelime değil mi üvey... Daha çocukken masallarda tanıştık onunla.. Kötü üvey anne, kızı tavan arasına kapatmış,evin bütün işlerini ona yaptırmakta ve kızın babası bütün olan bitene seyirci kalmaktadır. Daha sonra üvey anne ve babalarla ilgili yaşadıklarımız,duyduklarımız da pek iç açıcı değildir. Kendi çocuklarını korur,üvey olana yapmadıkları eziyeti bırakmaz ve çocuğu evden göndermenin bir yolunu arar dururlar. Annesi ölmüş zavallının üvey annesi bakıyor, babası bıraktı gitti bunları, annesi de ne yapsın evlendi, çocukların başında bir erkek olsun diye... Acıyarak bakılır böyle çocuklara, diğer çocuklar da canları sıkıldığında buradan vururlar çocukları, senin annen nerde? Niye anne diyorsun o kadına?



          Boşanmaların artmasıyla beraber üvey anne ve babalarla büyüyen çocukların sayısı da arttı. Bu çocuklar hem bu yeni duruma alışmaya çalışıyor hem de evdeki yabancının bir anda cici anne ya da babaları olmasına uyum sağlamaya çalışıyorlar. Keşke bütün çocuklar öz anne ve babalarıyla büyüyebilseler, omuzlarına bu kadar küçük yaşta bu kadar ağır bir yük almasalar ama keşkelerle bir yere varılmıyor işte...
Bütün öz anne ve babaların iyi ebeveyn olmamaları gibi bütün üvey anne babalar da kötü değil. İlk başta bu ön yargıyı yıkmamız gerekiyor. Ne yazıkki, özellikle boşanan çiftlerde, çocuğu hakem yapma sevdası başlıyor. Kendini haklı göstermeye çalışan taraf diğerinin bütün hatalarını sayıp,döküyor. Çocuktan haklılığının onaylanmasını ve çocuğun kendisine yapılan haksızlığın acısını diğer taraftan çıkarmasını istiyorlar. Bir çocuğa bundan büyük haksızlık yapılamaz herhalde. Bu durumlarda yeni eşler de hedef haline geliyor, çocuğun beyni cici anne ya da babayla ilgili dolduruluyor, bizi o ayırdı, sakın ona iyi davranmayla çocuk baskı altına alınıyor. Bu durumda denge oluşturmaları gereken anneanne ve babaanneler de ne yazık ki bu hatalara ortak oluyor. Çocuk cici annesini ya da babasını sevse de seviyorum diyemiyor; sevmiyorsa sorunlar daha da büyüyor.. İkinci evliliğini yapmış tarafın hayatı kabusa dönüyor. Bu şekilde davranan  öz anne ve babalar çocuklarına ne
kadar zarar verdiklerini bir görebilseler.

    Geçenlerde liseden çok sevdiğim bir arkadaşım evlendi. Düğünde ordan oraya koşturan, aksilik olmasın diye kendini parçalayan ve arkadaşım imzayı atarken hıçkıra hıçkıra ağlayan onun üvey annesiydi. Arkadaşım ona o kadar içten anne der ki hep duygulanırım. Bir çocuğun kalbine yerleşmek, giden annenin yerini almak ve onu diğer çocuklarından ayırmamak ne kadar zordur. O kadın bunu başardı, nasıl yaptınız diye sormuştum bir gün. Beni bir anda sevmesini beklemedim, anne demeye zorlamadım, ayırım yaptığımı düşünmesin diye en güzel şeyleri ona aldım hep demişti. Bir yabancı kaç çocuğunuz var diye sorduğunda arkadaşımı da sayarak dört der. Bu yazıyı böyle cici anne ve babalar için yazdım, birileri bakır da dese altın onlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder