İlişkiler


 
Kıskançlık duygu mu hastalık mı?
   
    Çiftlerin en büyük sorunlarından biri olan kıskançlık bir duygu durumu mu yoksa hastalık mı? Aldatmaların hızla arttığı ve kolaylaştığı günümüzde tek eşlilik masal olmaya mı başlıyor acaba? Gittikçe yalnızlaşan insan zorlaşan hayat koşullarında avuntuyu kaçamaklarda mı arıyor? Güven sarsılmaya başladığı anda kıskançlık ortaya çıkabileceği gibi ortada ciddi bir uyarıcı yani rakip yokken de çıkabiliyor. Bu durumla baş etmek kıskanılan taraf için çok zor olduğu gibi kıskanan tarafın hayatını kabusa çevirebiliyor hatta cinnete kadar gidebiliyor.
     Evrim teorisine göre kıskançlık normal bir duygu. Altta yatan neden kaybetme korkusu. Kadın koruyucusu olan erkeği kaybetmek istemiyor. Modern psikolojiye göre ise kıskananın özgüven eksikliğinden ortaya çıkan bir duygu. Burada ayırım uyarıcı olup olmamasına göre yapılıyor: ortada bir rakip,eşle ilgili bir insandan kaynaklanan kıskançlık pozitif olarak adlandırılabiliyor. Ortada bir tehdit unsuru yokken tamamen hayal ürünü senaryolarla ve sanrılarla hareket edip eşini yakalamaya çalışan insanın kıskançlığı ise negatif. Bu negatif kıskançlığa sahip kişilerle iletişim kurmak eşler için güç çünkü ne olursa olsun haklı olduklarına inanıyorlar ve dedektif gibi delil aramaya başlıyorlar.
Aşırı kıskançlık evlilikleri tehdit ediyor
        Aşırı kıskançlığa sahip insanlar evliliği sürdülemez hale getirmeye başlıyorlar. Eşinin kapıyı bile açmasına izin vermeyen erkekler,eşini sürekli iş yerinden arayıp orda olup olmadığını kontrol eden kadınlar diğer eş için hayatı çekilmez hale getirmeye başlıyorlar. Yok yere suçlanan ve kontrol altında tutulmaya çalışılan kişi karşı taraftan soğumaya ve uzaklaşmaya başlıyor. Bu uzaklaşmayla zaten korku yaşayan kişi uyguladığı psikolojik şiddetin dozunu daha da artırıyor.
       Bu negatif kıskançlığın tedavi edilmesi gerekiyor. Araştırmalar bu tutumların geçmişle sıkı ilişkileri olduğunu gösteriyor. Küçükken babası tarafından terk edilen kız büyüyünce eşinin de kendisini terk etmesinden korkuyor ve bilinçaltı bu baskıcı tavrın doğmasına neden oluyor. Eşinin gideceğinden endişelenen kadın herkesi rakip ve tehdit olarak algılıyor. Bu kıskançlık her zaman başka bir kadına da yönelmiyor erkeğin yakın bir arkadaşı,ailesinden bir fert hatta işi bile olabiliyor.
     Daha önceki ilişkilerinde aldatılan erkek aynı şeyi yaşama endişesiyle güven sorunu yaşayabiliyor. Eşini sadık kalması için mutlaka kontrol altında tutmak gerektiğine inanıyor ve özgürlüğünü kabul edilemez şekilde kısıtlamaya başlıyor, kadın arkadaşlarıyla bile görüşemiyor çünkü erkek o süre içinde başka biriyle buluşabileceği gibi şüpheler taşıyor.  Erkeğin babası eşine yönelik aşırı kıskançlık taşıdıysa erkek bunu örnekleyebiliyor.
        Buna benzer sorunlar yaşıyorsanız eşinizin ya da partnerinizin kıskançlığı kabul edilebilir bir sebebe dayanıyorsa onunla iletişim kurmaya çalışın. Onu ne kadar çok sevdiğinizi ve sizin de onun kaybetmek istemediğinizi anlatmaya çalışın. Rakip olarak gördüğü kişiyi değil onu sevdiğinizi anlamasına yardımcı olun. Diğer türden bir kıskançlıkla karşı karşıyaysanız, partnerinizi ya da eşinizi psikolojik destek almaya ikna edin.  Hastalığı ilerleyeceğinden ve kişilik bozukluğuna yol açacağından  tadavi edilmesi şarttır.




  Gittin-bittim..

   Demet Akalın şarkısı var ya,bittim gözün aydın-bittim helal olsun!! Şıkıdım,şıkıdım oynarız bu sözlerin üzerine.. Halbuki ayrılık özellikle de sevdiğimiz birinden ayrılık ne kadar hırpalar bizi... Sevgi ve alışkanlık ne kadar kuvvetliyse yıkıcı etkileri de öyle yoğun olur.. Önce bir kızgınlık olur,sayar dökeriz,sonra yapay bir aldırmazlık hali başlar amaaan çok da umrumdaydı,sonra en kritik devre başlar özleriz..
   Her acının ayrı bir şekillendiriciliği vardır, çamur misali dönüşür dururuz. Ya içinden çıkılmaz bir hal almaya başlarsa,serde bir de tutku varsa.. Burada akıl devreye girer, kabul etseniz de etmeseniz de girmek zorunda. Bir ilişki için elinizden gelen herşeyi yaptıysanız, bütün silahlarınızı kuşandıysanız ama ne yaparsanız yapın olmadıysa, geriye bununla yaşamayı öğrenmek kalır. Size yarın bambaşka bir gün demeyeceğim, biri gider biri gelir,ikamesi bulunur da demeyeceğim. Diyebileceğim şey bununla da yaşanır. Zehiri atmaya çalışın içinizden, kırın,dökün,bağırın,çağırın ama içinize atmayın. Sokaklara atın kendinizi eve hapsetmek yerine,bir otobüse atlayıp gitmediğiniz bir yere gidin, aramadığınız arkadaşlarınızı arayın, onunlayken yapamadığınız şeyleri yapın.. Eve yavru bir hayvan alın mesela, mümkünse sahibinin bıraktığı ya da sakatlanmış kimsenin yüzüne bakmadığı bir arkadaş olsun bu.. Kısa bir zamanda sevgiyle nasıl değiştiğini,ayaklandığını göreceksiniz. İnsan bazen iyileştirirken iyileşir. Çivi çiviyi söker mantığıyla kendinizi yeni bir ilişkiye atmayın.. Bu yeni hayal kırıklığı ve pişmanlıklardan başka birşey getirmez.
   Tanrı insanı her duruma karşı olağanüstü yetilerle donatmıştır,bunları ortaya çıkarmaz sizin elinizde...


Ruh ikizimi buldum..



 Çiftlerin ne kadar mutlu olduklarını belli etmek için söyledikleri şeylerden biri de ruh ikizimi buldum... O kadar mutluyuz ki beraber anlatamam, yıllarca onu aramışım,aynı şeylerden hoşlanıyoruz, aynı şeylere kızıyoruz,ne istediğimi söylemeden anlıyor,herşeyimiz aynı...

      Bunları dinlerken insan düşünmeden edemiyor; bir erkekle kadının ruh ikizi olma ihtimali bir zenciyle beyazın tek yumurta ikizi olması ihtimaline yakın bence..Birbirine yetiştirilme,alışkanlık,beklenti,güdü ve ihtiyaç olarak bu kadar uzak olan iki cins nasıl ikiz olsun? Bundan bir adım daha öteye gidersek benden bir tane daha bana pek ilginç gelmiyor hatta çekilmez bile olabilir..

     Çekimi yaratan farklılıklardır, eksik olanı tamamlama isteğidir ve gizemin çekiciliğidir... Sürekli aynı şeyleri düşünen insanlar belli bir zaman sonra konuşacak bir şey bulmakta zorlanırlar. Bütün zevkler aynı olursa bir süre sonra yapacak bir şey bulmak zor olur. İkisi de monotonluk hissetmeye başlarlar eninde sonunda..

     Herşeyin aynı olduğu yerde merak,heyecan ve tutku olmaz belki iyi bir arkadaşlık olabilir. Bu tekdüze şey aşktan çok uzak sakin ve güvenli bir ilişki gibi geliyor bana.. İnsanlar ömürlerini diğer yarılarını aramakla geçirirlermiş, bu diğer yarı bizden farklıdır ki bütün olalım. Ben deliysem o aklı başında, korkaksam cesur ve sakinsem tutkulu olacak ki dengeyi bulacağız.

      Aşk böyle bir şey...


Aldattı-Affetsem mi?

           
  Bir insanın başına gelebilecek en güven zedeleyici olaylardan biri.. Bana bunu nasıl yapar,ben onun için neler  yaptım,bunlardan vazgeçtim,ne buldu onda, bende eksik olan neydi diye insanı kıvrandıran,beynin durmasına neden olan durumdur aldatılmak.. Hele bunu ortaya çıkarmak için bir de uğraş verdiyseniz acınız daha da artar,görmek duymaktan daha kötü daha yıkıcıdır.

     İnsan sonuçlarına katlanamayacaksa bilmemek daha mı iyi diye düşünürüm bazen.. Kadınların bu konuda şaşmaz bir sezileri vardır genellikle önce hisseder sonra emin olurlar. Erkekler için daha şaşırtıcıdır aldatılmak, hiç beklemedikleri için sudan çıkmış balığa dönerler.. Hepimizin ortak yanlışı hatayı kendimizde aramak ve nerede yanlış yaptığımızı düşünmektir. Oysa her aldatma nedenli değildir. İlişkisi tıkır tıkır yolunda giden bir insan da eşini aldatabilir. Tek eşlilik insan doğasına uygun bir davranış değil gerçekte biz bunu toplum kurallarıyla kurmaya çalışırız ama cinsel dürtünün önüne geçmek mümkün değildir.

   Aşkın ömrü araştırmalara göre iki yıl, en büyük aşklarda bile bu sürenin sonuna doğru çiftler başkalarını cinsel açıdan çekici bulmaya ya da duygusal yakınlık kurmaya başlarlar. Burada değişen şey kişilerin bu duyguları  bastırması veya yaşamasıdır. Bir insanın aldatmaması başkasını çekici bulmadığı anlamına gelmez, eşini kaybetme duygusuyla isteklerini bastırıyor olabilir.

     Bu durumda yapılması gereken şey onu hala isteyip istemediğinize karar verebilmektir. Hafıza kaybı dışında yaşananları unutmak mümkün değil ,affetmek devam etmeye karar vermektir. Olayı fazla irdelemeden, bütün ayrıntıları öğrenip acınızı daha da artırmadan, yaşadığının duygusal bir ilişki mi yoksa cinsel bir kaçamak mı olduğunu anlamaya çalışın. Duygusal bir ilişkiyse ve başkasını sevmeye başladıysa, sizi incitmemek için ilişkisini sürdürüyor olabilir. Erkekler kendilerini seven kadınlara garip bir merhamet beslerler, durum buysa yapılacak şey gitmesine izin vermektir. Sizi sevdiğinden eminseniz-aldatması sevmediği anlamına gelmez- yaşadığı bir gecelik yada birkaç günlük maceraysa, affedebilirsiniz. Kırılan birşey eskisi gibi olmaz derler ama iki insanın arasında gerçekten kuvvetli bir bağ varsa zamanla izler silinebilir. Eşini kaybetme ihtimaliyle karşılaşan erkek kolay kolay bir daha maceraya atılmaz.


Çıtır sevgili

     Bu çıtır sevgili olayı erkeklere özgüydü eskiden.. Liselerin kapısından sevgililerini almaya gelen belli bir yaşın üzerinde ama daha genç görünmek için çabalayan erkeklere alışıktık biz. Bu erkekler liselilerin peşinden sırf daha güzeller,diriler ve onlara enerji aşılarlar diye mi koşarlar acaba? Sanmıyorum,yaşı küçük bir kadını aldatmak daha kolaydır,yaşı ilerleyen erkek bir kadının ne istediğini üç aşağı beş yukarı bilir ve genç kız daha zahmetsiz bir hedeftir onun için.. Genç kızlar da hayallerindeki babaya benzeyen sevgiliye olgun bir erkekte daha çabuk ulaşırlar.. Kadınlar ilk yıllarda olgun erkek tercih ederken erkekler çıtır sevgili fantezisindedir…
     Belki de bu farklılıklardan evliliklerde genellikle kadınla erkeğin arasında belli bir yaş farkı vardır, toplumca da makul olan budur.. Erkeklerin kendini genç ve aktif hissetmek için yaşadıkları bu ilişkilere erkeklerin çapkınlığını ödünleyen bizim toplumumuz alışıktı da işler  kadınlar da çıtır sevgili edinmeye başlayınca değişti… Hadi  erkeklerinki antropozdan kaynaklanıyordu da kadınlara ne oluyordu?
     Ne demekti oğlu olacak yaşta biriyle beraber olmak, yakışık alır mıydı hiç? Buradaki değişim kadının hem kendi cinselliğini keşfetmesiyle hem de erkeğe bağımlılığının azalmasıyla ilgili.. Kendi geçimini sağlayabilen bir kadın,yaslanacak bir omuz aramayı bırakıp kendini aşka teslim edebiliyor..  Bunu da  eğer o genç aşığında bulmuşsa mutluluk benim de hakkım,kimseye hesap vermek zorunda değilim diyebiliyor. Haklı da, ilişkileri insanların mutlu olup olmamasından çok,toplumsal kurallarla değerlendiren insanlar kim bilir kaç kişinin mutluluğunu elinden alıyor düşünmeden.. Yıllarca kalbi çarpmadan kendini sorumluluklarına,başkalarının mutlu olmasına adamış bir kadının hiç mi hakkı yoktur aşkı yaşamaya? Aşkı ve cinselliği erkeğin hakkı kadının görevi olmaktan çıkarabilsek, en geçerli toplumsal kuralımız birbirimizin seçimlerine saygı duyabilmek olsa keşke…

Mutlu bir ilişki için...

            
    Sevgi ya da aşk mutlu bir ilişki için tek başına yeterli olmaz. Mutlu aşk yoktur derler, onu sonra tartışırız; sevgi de her sorunu çözmeye yetmez. Onu seviyorum ama ....., bu cümleler ilişkileri günden güne çıkmaza sokar. Böyle açmazlara girmemek için kadının da erkeğin de yapması gereken şeyler var. İlişkimizi düzeltmek için neler yapabiliriz:
  • Destekleyin
           Erkekler annelerinin yüceltmelerine alışık olduklarından, çevreden de sürekli hadi aslanım yaparsın gazı aldıklarından sizden de bunu beklerler. Onu acımasızca eleştirmek,kendine olan güvenini zedelemek, yaptıklarına burun kıvırmak yerine; onu onaylayan, destek veren bir tutum takının. Yaptığı ufak bir şey de olsa beğendiğinizi açıkca söyleyin. Desteklenen erkek sizin için daha çok şey yapmaya başlar, uzlaşmaya daha yakındır.
  • Karşılaştırmayın
           İrem'in sevgilisi ona ... almış, sen bana birşey almıyorsun.Kadın kendini İrem'le mukayese edip,ben de bunlara layığım derken;erkek İrem'in sevgilisiyle karşılaştırıldığını düşünür. Ondan memnun olmadığınızı; İrem'in sevgilisi gibi birini istediğinizi zanneder. Bunu yapmak yerine istediğiniz gerçekten hediyeyse, geçen gün ne gördüm diyerek ona almasını istediğiniz şeyi söylemek daha akıllıcadır.

Evlilik-Tapu devir teslim töreni mi?


      

       Filmlerdeki mutlu son sahnesidir evlilik... Çift türlü zorlukla başetmiş ama sonunda kazanmış,evlenmiştir. Biz de bir son gibi düşünürüz evliliği oysa son değil yeni ve zor bir başlangıçtır. Biriyle hayatı paylaşmak,yeni bir aileye dahil olmak,ev bütçesiyle başetmek ve bekarlıktaki bütün özgürlüklere veda etmek çok zor bir iştir.
Biriyle aynı evde yaşamaya başladığınızda onu ne kadar az tanıdığınızı farkedersiniz önce,ufak gibi görünen şeylerin huzurunuzu kaçırmak için yetmesine şaşırırsınız. Flörtün bekarlıkta kaldığını anlamakla hayal kırıklıkları artar. O güzel ve çekici kadın gitmiş yerine maskesi ve gecelikleriyle ortalıkta dolaşan biri gelmiştir, erkek flört dönemindeki kibarlıkları bir yana bırakmış,göbeğini kaşıyarak televizyonla anlaşılmaz bir bağ kurmuştur. Bize ne oldu diye düşünen kadın üzülürken,erkek kadının ona rahat vermediğini düşünür.Neden her şey evlenince birdenbire değişir?


        Bu tapunuzu teslim etmenizden ya da karşı tarafının aldığını düşünmesinden kaynaklanır. Biri için o benim derseniz işin büyüsü bozulmaya başlar. Sizin olan bir şey için mücadele etmenize gerek olmadığından hem heyecan kalmaz hem sahip olunan şey öncesine göre sizin gözünüzde değerini yitirir. Kadın eskisi kadar güzel görünmesine gerek olmadığını düşünüp, ev işleriyle daha fazla ilgilenmeye, süslenmeyi dışarı çıkacağı zamanlara bırakmaya başlar. Erkek biraz da sorumluluklarının artmasıyla evi dinlenme yeri olarak görür ve eşinin ondan sürekli ilgi beklemesini anlamsız bulur. Bunların altında kendi anne babalarımızın evlilikleriyle ilgili anılarımızın ve yaşadıklarımızın da çok önemli etkisi var. Onların evliliklerinde romantizme pek şahit olmadığımızdan ,gördüklerimizi doğru olarak bilir ve uygularız. Bu da zamanla eşlerin ev arkadaşına dönüşmesine neden olur ve cinsellikte bu monotonluktan nasibini alır. Seks aşkın bir parçası olmaktan çok yapılması gereken bir iş gibi görülmeye başlar ve kadınların ünlü baş ağrıları diyaloglardaki yerini alır. Bir şeyleri değiştirmeye ne kadar erken karar verirseniz, o kadar başarılı olursunuz. Aşk bacadan çıkıp gitmeden elinizi çabuk tutun. Onun sizin olduğu düşüncesini bir yana bırakın, o ancak mutlu olduğu sürece kendini size ait hisseder. Çok yorgun da olsanız eşofmanlarla yemeğe oturmayın, aşk burunda başlar- parfümü sadece dışarı çıkacağınız zamanlarda değil evde eşiniz içinde kullanın. Çocuklar varsa belirli zamanlarda büyüklerin yanında kalmalarını sağlayın. Bunun için suçluluk duymayın, çocuklar anne ve babalarını mutlu görmek isterler ve siz bunun için uğraşıyorsunuz. Yalnız kaldığınızda sürekli can sıkıcı ve üzücü şeylerden konuşmak yerine umut verici olun, hayallerinizden bahsedin, hayaller içinde bulunduğunuz sıkıcı durumdan hem uzaklaşmanızı sağlar hem yenilik demektir. Flört ediyorken en sevdiğiniz şarkıları hatırlayın ve bunların bir cd sini hazırlayın mesela.. Yemek yerken bunları dinleyin, eskiden yaptığınız gibi bir iki kadeh karşılıklı için ve onu hala ne kadar istediğinizi ona belli edin. Eşinizle utanmadan sıkılmadan kaçamak yapın ve zamanın tadını çıkarın, aşk ihmale gelmez..
 Doğru Adam



      Doğru adamı bulmak genellikle 25 yaş üzerinde belirtiler vermeye başlayan,vücudumuzun bebek istiyorum sinyalleriyle perçinlenen, evlenen arkadaşlarımızın sayısının artmasıyla tavan yapmaya başlayan bir sorundur.
      Buna erken muhasebe dönemi de diyebiliriz. Önceki ilişkiler gözden geçirilir,bir kalemde silinen sevgililer gün be gün değerlenir, sevgisine dudak büktüğümüz insanlardan için için özür dilenir, bir umutsuzluk ve hayal kırıklığı başlar. İyileri hep kapmışlar,bu dönemin baba sözlerindendir. Kötüler bize kalmış, kötünün iyisini mi bulacağım ben şimdi? Bulmak burda havada kalacak eylemdir. Aramak gölgenin peşinde koşmaktır,o sizi ya bulur ya bulmaz.. Belki ne aradığınızı bilmiyorsunuzdur,bunu hiç düşündünüz mü? Uzun ilişkilerinizin neden bittiğine bir göz atmak sizin için doğrunun ne olduğunu belirlemenize yardımcı olabilir.
    Peki kimdir doğru erkek? Brad Pitt gibi yakışıklı mı, George Clooney gibi seksi mi,Kenan İmirzalıoğlu gibi bir bakış atıp kalbi yakan mı, Teoman gibi serseri ruhlu olan mı ,Okan Bayülgen gibi gıcık ama zeki olan mı? Doğru göreceli bir kavram, beni mutlu eden sizi etmeyebilir, bana çekici gelen size gelmeyebilir.. Arkadaşlarınızın zoruyla devam ettiğiniz ilişkiler sizi günden güne yiyip bitirebilir. Annenizin beğendiği erkek arkadaşınız gözünüze kardeş gibi görünebilir. En doğru olan bu kararı sizin vermenizdir.
     Peki genel olarak nedir bu doğru erkek.. En başta yanında huzur bulduğunuz, sizi kuşkulara, dedektifçilik oyunlarına sürüklemeyen erkektir. Onun omzuna başınızı koyduğunuzda içinizde bir huzur oluşmuyorsa,yanında uyuyamıyorsanız büyük ihtimalle yanlış yerdesiniz. Biz diyemeyen erkek uzun ömürlü bir ilişki vadedemez. İkiniz adına planlar yapamıyorsa,hayaller kuramıyorsa gidicidir. İş hayatında tutunamıyorsa, sürekli işsiz kalıyor, iş ararken yeterince çabalamıyor, maddi olarak hep ailesine yaslanıyor,borç içinde yüzüyorsa sırtınıza ağır bir yük almak üzeresiniz demektir. Öfke kontrolü problemi yaşıyorsa, bütün sorunlarını size yansıtıyor,acısını sizden çıkarmaya çalışıyorsa;sürekli onu haklı bulacak bahaneler bulmak yerine başınızın nasıl bir belada olduğunu bir an önce kabullenin. Doğru erkek aşırıya kaçmayacak şekilde duygusaldır. Sizinle ağlayıp sizinle gülmeyen, sevdiklerinizi sevmeyen,, sizi desteklemeyen,size saygı duymayan erkek ömürlük olmaz. Çapkın erkek,zor uslanır,uslanırsa o da eskisi kadar talibi olmamasından olur büyük ihtimal. Islah çabalarıyla, hemcinslerinize bahaneler bularak ömrünüzü ziyan etmeyin. Yatakta sizi düşünmeyen, nelerden hoşlandığınızı umursamayan,skora odaklı ve korunmayı bile size yıkmış erkekten bir cacık olmaz. Bununla beraber cinsel istek duymadığınız,yanında heyecanlanmadığınız ve libidonuzu dibe vurduran erkek de sizin için doğrusu değildir. Bir eş yada hayat arkadaşı arıyorsanız, en önemli özelliklerinden biri duyarlılığı olsun. İhtiyacı olana sırtını dönüp giden, düşene vuran, bir bebek görünce başını çeviren,çocuklara gülümsemekten aciz, yaralı bir hayvan gördüğünde birşey olmamış gibi yoluna devam eden bir erkek ne eş ne baba olmaya uygundur. Aşırı popüler,varlıklı,son derece yakışıklı erkeklerin her daim rekabet yaratacağını unutmayın. Sizi zorlu bir savaş bekliyor olabilir. Bütün bunları gözönünde bulundurun,son kararı kalbizinle verin...
Etiketler: flört, ilişkiler


     Hoş bir adam,belki uzun süre beklediniz belki bir anda oldu herşey.. Buluşacaksınız, eliniz ayağınıza dolaştı, ne giyicem, ne yapıcam,nereye gideceğiz tabii bütün bunlara karnınıza giren kramp da eklenince panik atak durumu hasıl olmaya başlar.. Ulaşabilirseniz yakın bir arkadaşınızdan yardım isteyin. Bu arkadaş mümkünse doğruyu söylemekten çekinmeyen, herşeye aa çok güzel oldu, demeyen cinsten olsun,ne giyeceğinize beraber karar verin. Yalnızsanız, en sevdiğiniz ve içerisinde kendinizi rahat hissettiğiniz giysilerden birini seçin. Abartıya kaçmayın,oscar törenine gitmiyorsunuz. Makyajınız olabildiğince sade var ile yok arası olsun. Anahtar bakımlı ve sade olmaktır. Boya küpüne batmayın. Erkekler gözlere ve dudaklara bakarlar, gözlerinizi belirginleştirmek için rimel ve eyeliner yeterlidir yada açık renk bir far. Dudaklarınız için parlatıcılı, pastel renk bir ruj seçin. Kırmızı,ilk bulışma için-cinsel çağrışımdan da dolayı- uygun değildir. Fazla gecikmemeye özen gösterin ama erken de gitmeyin. Bir iki dakikalık rötar idealdir, gülümsemeyi sakın ihmal etmeyin. İki taraf için de bu gergin durumu yumaşatır. Yanına gitmeden önce nereye gidebileceğinizi siz de düşünün. O ikinizin de sevdiği bir yer bulmuşsa herşey kolaylaşır ama karar verememişse sizin bir fikriniz olsun. Nereye gidelim, sen söyle, yok sen söyleyle geçen zaman kaybına uğramayın. Yer seçerken sevdiğiniz ama anılarla dolu olmayan bir yer seçin. Eski erkek arkadaşla sürekli gidilen yer, üzerinden zaman da geçse pek uygun değildir. Kendinizi bir zaman yolculuğunda bulursunuz. Dikkat edilecek başka birşey de sürekli konuşup,onun laflarını ağzına tıkmamaktır. Çok konuşan kadın erkekte kaçma hissi yaratır. Ona huzur verin,anlattıklarını ilgiyle dinleyin,sorular sorun ve etrafla ilgilenmemeye özen gösterin. Sürekli diğer masalara bakan kadın sıkıldım,ilginç değilsin mesajı verir,ilk günden güven kaybı ve soru işaretleri oluşturmayın. Eski ilişkilerinizden sorulduğu taktirde kısaca bahsedin. Oturup, bütün gece eski erkek arkadaşınızı anlatırsanız bu son buluşmanız olabilir. Onun geçmişini de fazla kurcalamayın, özellikle aşırı kıskançsanız, beyniniz edindiğiniz bilgileri birgün başa kalkmak için özenle depolar. Ona önyargısız ve yapıcı bir şekilde yaklaşın, yanlış anlayabileceği esprilerden,imalardan,dolaylı anlatımlardan kaçının. Alkol alacaksanız bir iki kadehi geçmeyin,ilk günden onun yanında sarhoş olmak akıl karı bir iş değildir. Sürekli kendinizi övmekten yada acımasızca eleştirmekten uzak durun. Ortak konular bulmaya çalışın, dinleyebilen kadın, erkeklerin az rastladığı birşey olduğundan değerlidir. Kesinlikle yapmamanız gereken birşey de ilk günden seks. Bu gelenekçilikle falan ilgili değil, aldığınız bir kitabın sonunu okumaya benzer. Ancak olağanüstü,gizemli,aşırı heyecanlı bir sonsa başa dönersiniz. Bol şans....
Etiketler: flört, ilişkiler
16 Nisan 2011 Cumartesi
          Erkeklerin kafasını en çok ne karıştırır derseniz tereddütsüz kadınlar derim. Onların zekası faklı geliştiğinden ve işlediğinden, kadınları anlamakta zorlanırlar. Bazen iş öyle bir raddeye varır ki isyan etme noktasına gelirler: ne yaparsam yapıyım yaranamıyorum,mutlu olmuyor,ne istiyor benden anlamıyorum!
         O kadar zor muyuz,üç bilinmeyenli denklem miyiz, hayır! Erkeklere bazı ipuçları:
  • Kadın güvenmek ister.
Sevildiğinden emin olmayan, sizin sadakatinizden şüpheleri olan kadın huysuzlaşır. Bir anda dedektife dönüşebilir: telefonunuzu karıştırır,e-maillerinize bakar,sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaşlarınıza kafayı takar. Kontroller sıklaşır, işten aramalar artar,arkadaşlarınızla dışarıdayken telefon susmaz. Yanınızda kim var anlamak yada emin olmak için, ver bakalım Cem'i bir merhaba diyim diye deneme turları atabilir. Bunlar gene daha az dolaylı tepkilerdir. Bu durumda onu azarlamak,bağırıp çağırmak, neden bana güvenmiyorsun diye yakınmak yerine, güvenini kazanmak için uğraşın. Gerçekten sadıksanız ve onu seviyorsanız, ona ayırdığınız zamanı artırın. Cep telefonunuzu ortada bırakın, karıştırmasına büyük tepkiler vermeyin. Telefon çaldığında bakar mısın tatlım diyerek, onu rahatlatmanın yollarını bulun. Kadının hedefi belliyse, bir kız arkadaşınızı rakip olarak görüyorsa, ikisini bir araya getirin, başka türlü bu işin içinden çıkamazsınız. O kız arkadaşınızın yanında sevgilinize  yakın davranın ve onu övün. Bu durumda dikkat edeceğiniz başka birşey de ilginin dozunu ayarlamaktır. Daha önce hiç olmadığı kadar yakın davranırsanız yada alışkanlığınız yokken sebepsiz hediyeler almaya başlarsanız; iştee yakaladım,aldatmış,suçluluğundan yapıyor diyebilir. Abartılı sevgi gösterilerinden kaçının.
  • Çantada keklik olmayın.
    Ona herşeyimi verdim, tek suçum onu sevmekti. Neden böyle soğudu benden anlamıyorum? Erkeklerin anlayamadıklarından biri daha.. İnsan ruhu dengelere dayanır, sürekli mutluluk içinde yaşayan, hiçbir derdi kederi olmayan insan kendine bir sorun aramaya başlar, bu da dengelemeye yönelik bir davranıştır. Acılar üzüntüler olmadan mutluluğu kavrayamayız, biri diğerinin yokluğudur. Bu durumda kadın mutlu değildir(sıkılmıştır)  bunu ya susarak ya uzaklaşmaya başlayarak yada daha önce onu heyecanlandıran şeyler karşısında tepkisiz kalarak gösterir. Yapılacak şey ya uzaklaşmasına( onunla ilgilenmeyen birinin peşine takılıp burnu sürtülünce  döner yada dönmeye yüzü olmaz) izin vermek yada oyunda yerini almaktır. Onu kaybetmek istemiyorum diyorsanız, onun rolünü çalın. Siz de soğuk davranmaya, surat asmaya, susmaya(kadının merak duygusu harekete geçer) başlayın. İçinizden gelmese de arkadaşlarınızla dışarı çıkın, arayacağınızdan emindir, kendinizi tutun ve aramayın. Arkasından koşmadığınızı gören  kadın şaşırır ve endişelenmeye başlar. Yakın bir kız arkadaşını devreye sokabilir, ağzınızın arandığını anladığınız an belki de zamana ihtiyacımız var gibi belirsiz,kafa kurcalayacak cümleler kurun. Konuşmayı özellikle kısa kesin, neşeli bir ses tonuyla konuşurken bunların kelimesi kelimesine karşıya gideceğini hesaplayın. Yokluğundan acı çekmediğinizi ve ondan vazgeçebileceğinizi gören kadın, geri adım atmaya başlar.
Gönderen inci zaman: 07:48 0 yorum